Havuzun deliklerini kapamadan daha fazla su doldurmaya çalışmak ne geçmişte işe yaradı ne de şimdi yarayacak. Evet, akan su bollaştığında geçici rahatlama ve refah dönemleri yaşanıyor olsa da bunu su kaçıran deliklerin genişlemesi ve su akışının yavaşlaması izliyor.
Category: Uncategorized
“Kamuda tasarruf”un arkasında yatan gerçek
Yüksek faiz, ücretlerin baskılanması ve kamu harcamalarının azaltılması politikalarını enflasyonun düşürülmesi adına savunan iktisatçıların bir düşünce tembelliği içerisinde olduğu söylenebilir. Ancak mesele bununla sınırlı da değil. Çünkü bu politikaların hem ideolojik bir yanı hem de değer üretimi ve bölüşümü ilişkilerine doğrudan ve dolaylı müdahale eden yanları mevcut. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, karşı karşıya bulunduğumuz program, nihayetinde, ülke kaynaklarının bir avuç finansal spekülatöre aktarılması ve ülkenin ücretli çalışanlar ve emekliler için bir cehenneme çevrilmesi programıdır.
184 milyar dolar nerede?
Son 3 senede Türkiye’ye toplam 184 milyar dolarlık bir döviz girişi Ödemeler Dengesi istatistiklerinden takip edilebiliyor. Peki bu 184 milyar dolar nereye gitti?
Sermayenin saldırısı altında emek
Emeğe yönelik süregiden kapsamlı saldırı, maalesef, ana muhalefet partisi tarafından “rasyonel” politikalar olarak sahiplenilmekte. Öte yandan, ne onlarca parçaya bölünmüş ve birbiriyle yarışan sosyalist sol ne de iyiden iyiye işçilerin çıkarlarından uzaklaşmış bürokratik sendikalar bir direniş hattı örmeyi gündemlerine almış durumda. Ücretlerin baskılanmaya devam ettiği, işsizliğin arttığı, tüm yer altı ve yer üstü zenginliklerinin yerli ve uluslararası sermayenin sınırsız kullanımına sunulduğu, buna karşın çalışanların güçlü bir örgütlenme ve mücadele sergileyemediği şartlarda geniş kesimlerin durumu kötüleşmeye devam edecek, boş bırakılan siyasi alan göçmen karşıtı retorikle aşırı sağ unsurlar tarafından doldurulacak, iktidar ve sermayenin sınır tanımaz saldırısı ağırlaşacaktır.
Şimşek “programı”nın aritmetiği
Şimşek “programı” çok değişkenli bir denklemde bir iki değişken üzerine odaklanarak dengeyi sağlamaya çalışan bir programdır. Bu hem yurtiçi hem uluslararası finansın tercihidir ve zaten mevcut Türkiye kapitalizminin kısa vadede uygulayabileceği çerçeve bununla sınırlıdır. Bunun nedeni de Türkiye kapitalizminin var olan üretim biçimi, verimlilik seviyesi ve uluslararası sisteme entegrasyonu itibariyle net döviz kazanamıyor olmasıdır. Ülkeye giren döviz çıkanın altındadır ve bu açık sürekli olarak dış sermayeye yüksek kâr fırsatları sunarak geçici olarak kapatılmaya çalışılmaktadır.
Şimşek “programı” -2
Şimşek "programı"nın ikinci hedefi son dönemde yaşanan bölüşüm şokunun sonuçlarını, yani Nebati programıyla ücretlerde yaşanan reel gerilemeyi kalıcı kılmak
Şimşek “programı” -1
Şimşek hemen her konuşmasında “uyguladığımız program” ifadesini kullanıyor olsa da ortada somut, araçları, hedefleri, mekanizmaları ve yol haritası belli herhangi bir enflasyonla mücadele programı mevcut değil
Sermayenin iki programı
2021’in ikinci yarısından itibaren uygulamaya konulan düşük faiz politikası ya “irrasyonel” olarak nitelendirildi ya da iktidar ve sermaye çevreleri içerisindeki bazı grupların iç gerilim ve rekabetlerinin bir yansıması olarak değerlendirildi. Halbuki, bir bütün olarak bakıldığında, bu politika çerçevesinin emeğe karşı topyekûn bir saldırıyla sermayenin karlılığını artırmayı hedeflediği ve başarılı olduğu açıktır.
Seçimler ve ekonomi- 2:
Herkes döviz kuru, faiz politikasının yanlışlığı, KKM’ye ne olacağını vs. konuşuyor. Peki ücretler? Peki istihdam? Enflasyonu düşürünce ücretler artmayacak, reel gelir kayıpları ortadan kalkmayacak, yüzde 10’larda seyreden işsizlik azalmayacak. Ekonomik gidişata dair biriken toplumsal tepki ezbere bir istikrar programı ve belki bunu destekleyecek bir miktar sosyal yardımlarla çözülüp yatıştırılabilecek seviyeyi çoktan geçmiş durumda. Geniş kitlelerin talep ve ihtiyaçlarını gözetecek politikalar üretilmesi gerekiyor.
Seçimler ve ekonomi- 1:
Özetlemek gerekirse, seçim sonuçları nasıl olursa olsun oldukça fazla bilinmeyenin olduğu bir denklemle karşı karşıyayız. Son yıllarda Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları ile yüzleşmek yerine krizden kaçınmak için el yordamıyla yapılan müdahaleler işi iyice içinden çıkılmaz bir hale getirmiş durumda. Ancak şurası açık ki kısa vadede ekonominin faiz-döviz kıskacından kolaylıkla çıkması mümkün görünmüyor. Kısa vadede istikrarı sağlamak ve enflasyonu düşürmek üzere yüksek faiz oranlarına geçilmesi mucizevi sonuçlar getirmeyeceği gibi birtakım riskler de barındırıyor.









