Trump ve ekibinin içerideki politika çerçevesi üç ana unsurdan oluşuyor: Savunma harcamaları dışındaki kamu harcamalarını -özellikle sosyal güvenlik harcamalarını- kısmak, şirketlerin ve varlıklı kesimlerin vergilerini düşürmek ve başta finans sektörü olmak üzere birçok alanda düzenlemeleri tasfiye ederek yeni bir deregülasyon dalgası başlatmak. Bu üç unsurun uluslararası ticarete kısıtlamalar getirerek belli alanlarda üretimi yeniden ABD’ye çekme hedefiyle ne ölçüde uyumlu olduğu tartışmalı.
Author: ozgurorhangazi
ABD-Çin rekabeti üzerine
Kısacası, belirsizliklerin giderek artacağa bir dünyaya doğru ilerliyoruz. Trump yönetiminin ayrıntıları enine boyuna düşünülmüş bir programla ilerlemediği açık. Ancak, kural temelli dünya düzenini güç, hiyerarşi ve egemenliğin keyfi olarak kullanılacağı bir sisteme dönüştürmek ABD’nin uzun vadede egemenliğini korumak için gerekli görülüyor.
Neoliberalizmin sonu ne anlama geliyor?
Bugün “neoliberalizm” kavramı kimi tartışmalarda işe yarasa da asıl odağın kapitalizmin kendisi olması gerektiğini yeniden hatırlamak gerekiyor. “Neoliberalizm bitti mi bitmedi mi?” sorusu, kapitalizmin özündeki sınırsız kâr ve büyüme mantığını ve bu mantığın sonuçlarını tartışmanın önüne geçmemeli. Bugünkü ekolojik çöküş, bakım krizleri, şirket kurtarmaları, borç patlaması ve finans balonları; belirli bir “neoliberal” politika setinin ötesinde, kapitalizmin emeği ve doğayı sömürmek için sürekli yeni yollar icat eden yapısal işleyişinin sonuçları olarak görülebilir. Dolayısıyla tartışmayı neoliberalizm başlığına hapsetmektense, kapitalist rekabetin ve kâr baskısının güncel dinamiklerinin bu tahribatı nasıl derinleştirdiğine odaklanmak şart.
Dış sermayeye yapılan ödemeler rekor kırıyor
Ekonomideki yapısal dengesizlikleri çözmeden, sadece yüksek faiz ile spekülatif finansal sermayeyi çekme politikasının sonucu, dış sermayeye yapılan ödemelerin rekor seviyelere çıkması olmuştur.
Gidişat ve bizi bekleyenler
İkinci senesini doldurmak üzere olan yüksek faiz politikası ne enflasyonu hedeflenen seviyeye indirmekte ne de yeterli dış sermaye çekip ekonominin döviz dengesini sağlamakta başarılı olabildi. Son açıklanan enflasyon verileri, 2025 yıl sonu enflasyon hedefinin TÜİK hesaplarıyla dahi tutmasının artık mümkün olmadığını gösteriyor. Oysa sene başında ücret artışlarının bu hedeflenen enflasyona göre yapılması sağlanmıştı. Orta ve uzun vadede sorunları çözmeye girişecek bir ekonomik program ise ne iktidar ne de muhalefet tarafından ortaya konulabilmiş durumda.
Reel sektörün döviz açığı
Şimşek “programı” mevduat dolarizasyonunu aşağı çekmekle övünedursun borç dolarizasyonunu hızlandırmış. Borç dolarizasyonu, mevduat dolarizasyonundan daha tehlikelidir. Kur dalgalanmaları ya da ihracat gibi döviz kazandırıcı faaliyetlerde beklenmedik bir daralma, şirketlerde bilanço uyumsuzluğuna yol açabileceği gibi bu döviz cinsi kredileri sağlayan bankaları da zor durumda bırakabilir. Dolayısıyla hem reel sektörün hem bankacılık sektörünün risklerini ve döviz kuru şokları karşısında kırılganlığını artırır. Ülkeye döviz çekmek amacıyla uygulanan yüksek faiz politikası, çok kısa vadeli spekülatif sermaye girişlerine yol açsa da dış sermaye girişleri yetersiz kaldı, enflasyonda hedeflenen düşüş elde edilemedi ve faiz oranları da 19 Mart sonrası yeniden yükseltilmek zorunda kalındı. Bu veriler, Şimşek “programı”nın sadece enflasyonu düşürmekte başarısız olmakla kalmayıp aynı zamanda ekonomideki kırılganlıkları artırdığını da gösteriyor.
Sona yaklaşırken…
Şimşek “programı”nda sona yaklaşıldığını 10 Ocak’ta nedenleriyle birlikte yazmıştım. 19 Mart sonrası yaşananlarla birlikte “program”ın başarısız olduğu ve raf ömrünü doldurduğu giderek daha fazla iktisatçı tarafından dillendirilmeye başladı.
Faiz artışı işe yarayacak mı?
Bu faiz kararı özellikle yurtiçi yerleşiklerden gelen döviz talebini bir süre kısabilse bile ekonomik durgunluk yayılacak, ödenemeyen krediler, iflaslar ve işsizlik artacak. Bunca maliyete karşı enflasyonda kayda değer bir düşüş beklemek için de ortada bir neden görünmüyor.
Trump ne yapmaya çalışıyor?
"Though this be madness, yet there is method in't.” Bu deliliğin arkasında bir yöntem var mı? Trump yönetiminin ana hattı, dünyada genel olarak ABD sermayesinin çıkarlarını ve teknolojik üstünlüğü korumaya çalışmak ve içeride ABD sanayisini güçlendirirken bölüşüm çubuğunu daha fazla sermaye lehine bükmek olarak beliriyor. Gidişat bu yönde devam ederse, dünya ekonomisini kısa vadede ekonomik büyümede bir yavaşlama ve enflasyonda bir artış bekliyor. Uluslararası finansal sistemdeki dolar hegemonyasına ne olacağı ile küresel üretim zincirlerinin nasıl dönüşebileceği konuları ise ayrı bir tartışmanın konusu.
Ekonomide yeni rota (mı?)
Son gelişmeler gösterdi ki Şimşek programıyla da az gittik uz gittik ve dönüp baktık ki bir arpa boyu yol gitmişiz. Şunu akılda tutmak gerekir ki henüz çok sert bir yabancı çıkışı ve yerellerden çok güçlü bir döviz talebi görmedik. Uzun tatil sonrası gelişmelerin ne yönde seyredeceği bir yandan ekonomi yönetiminin devreye soktuğu tedbirlerin ne kadar işe yarayacağına bağlıyken ekonomi yönetiminin hangi rotaya yöneleceğini de bu gelişmeler belirleyecek. Her halükarda ekonomiyi kısa vadede daha yüksek enflasyon, beklenenden daha yüksek faiz, daha düşük büyüme ve daha fazla ödenemeyen borç riski bekliyor olacak.









