Emeğe yönelik süregiden kapsamlı saldırı, maalesef, ana muhalefet partisi tarafından “rasyonel” politikalar olarak sahiplenilmekte. Öte yandan, ne onlarca parçaya bölünmüş ve birbiriyle yarışan sosyalist sol ne de iyiden iyiye işçilerin çıkarlarından uzaklaşmış bürokratik sendikalar bir direniş hattı örmeyi gündemlerine almış durumda. Ücretlerin baskılanmaya devam ettiği, işsizliğin arttığı, tüm yer altı ve yer üstü zenginliklerinin yerli ve uluslararası sermayenin sınırsız kullanımına sunulduğu, buna karşın çalışanların güçlü bir örgütlenme ve mücadele sergileyemediği şartlarda geniş kesimlerin durumu kötüleşmeye devam edecek, boş bırakılan siyasi alan göçmen karşıtı retorikle aşırı sağ unsurlar tarafından doldurulacak, iktidar ve sermayenin sınır tanımaz saldırısı ağırlaşacaktır.
Author: ozgurorhangazi
Şimşek “programı”nın aritmetiği
Şimşek “programı” çok değişkenli bir denklemde bir iki değişken üzerine odaklanarak dengeyi sağlamaya çalışan bir programdır. Bu hem yurtiçi hem uluslararası finansın tercihidir ve zaten mevcut Türkiye kapitalizminin kısa vadede uygulayabileceği çerçeve bununla sınırlıdır. Bunun nedeni de Türkiye kapitalizminin var olan üretim biçimi, verimlilik seviyesi ve uluslararası sisteme entegrasyonu itibariyle net döviz kazanamıyor olmasıdır. Ülkeye giren döviz çıkanın altındadır ve bu açık sürekli olarak dış sermayeye yüksek kâr fırsatları sunarak geçici olarak kapatılmaya çalışılmaktadır.
Şimşek “programı” -2
Şimşek "programı"nın ikinci hedefi son dönemde yaşanan bölüşüm şokunun sonuçlarını, yani Nebati programıyla ücretlerde yaşanan reel gerilemeyi kalıcı kılmak
Şimşek “programı” -1
Şimşek hemen her konuşmasında “uyguladığımız program” ifadesini kullanıyor olsa da ortada somut, araçları, hedefleri, mekanizmaları ve yol haritası belli herhangi bir enflasyonla mücadele programı mevcut değil
Sermayenin iki programı
2021’in ikinci yarısından itibaren uygulamaya konulan düşük faiz politikası ya “irrasyonel” olarak nitelendirildi ya da iktidar ve sermaye çevreleri içerisindeki bazı grupların iç gerilim ve rekabetlerinin bir yansıması olarak değerlendirildi. Halbuki, bir bütün olarak bakıldığında, bu politika çerçevesinin emeğe karşı topyekûn bir saldırıyla sermayenin karlılığını artırmayı hedeflediği ve başarılı olduğu açıktır.
Seçimler ve ekonomi- 2:
Herkes döviz kuru, faiz politikasının yanlışlığı, KKM’ye ne olacağını vs. konuşuyor. Peki ücretler? Peki istihdam? Enflasyonu düşürünce ücretler artmayacak, reel gelir kayıpları ortadan kalkmayacak, yüzde 10’larda seyreden işsizlik azalmayacak. Ekonomik gidişata dair biriken toplumsal tepki ezbere bir istikrar programı ve belki bunu destekleyecek bir miktar sosyal yardımlarla çözülüp yatıştırılabilecek seviyeyi çoktan geçmiş durumda. Geniş kitlelerin talep ve ihtiyaçlarını gözetecek politikalar üretilmesi gerekiyor.
Seçimler ve ekonomi- 1:
Özetlemek gerekirse, seçim sonuçları nasıl olursa olsun oldukça fazla bilinmeyenin olduğu bir denklemle karşı karşıyayız. Son yıllarda Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları ile yüzleşmek yerine krizden kaçınmak için el yordamıyla yapılan müdahaleler işi iyice içinden çıkılmaz bir hale getirmiş durumda. Ancak şurası açık ki kısa vadede ekonominin faiz-döviz kıskacından kolaylıkla çıkması mümkün görünmüyor. Kısa vadede istikrarı sağlamak ve enflasyonu düşürmek üzere yüksek faiz oranlarına geçilmesi mucizevi sonuçlar getirmeyeceği gibi birtakım riskler de barındırıyor.
Deprem, devlet, sermaye — 2
Türkiye kapitalizminin piyasacı mantığı, bizi getirebileceği yere getirdi. Rant ve kâr maksimizasyonu ile sonuç bu. Artık köhnemiş, eskimiş, vakti dolmuş piyasacı ekonomik düşünceleri bir kenara bırakmak gerekiyor. Her şeyi piyasaya, kamusal olarak sağlanması gerekenleri de “hayırsever”lerin insafına bırakmakla gelebildiğimiz yer ancak burası. Liyakatin ve uzmanlığın göz ardı edilmiş olması, siyasi sistemin aşırı merkezi hale getirilmiş olması, içinde bulunduğumuz durumun ardında yatan çok önemli nedenlerdir. Ancak sermayenin doğasını ve kamusalın yavaş yavaş ve inatla ortadan kaldırılmasını gündem yapmadığımız sürece sadece bu nedenlere odaklanarak Türkiye’nin politik ekonomisini anlayabileceğimizi düşünmüyorum
Katliamın politik ekonomisi: Deprem, devlet, sermaye
Kelimenin tam anlamıyla hayatımızın doğru düzgün bir kamuya ve doğru düzgün bir planlamaya bağlı olduğunu gördük. Kamunun planlama gücü zayıflatıldığında geriye kalanın güvenlikçi politikalar dışında koordine olamayan bir devlet olduğunu gördük.
“Türkiye modeli” ile nereye kadar? Büyüme verileri üzerine birkaç gözlem
Ekonomideki durgunluk eğiliminin devam etmesi ilk risk olarak karşımıza çıkıyor. Döviz kurunun baskılanıyor olması, içeride enflasyonu yavaşlatıcı bir etki sağlasa da ihracatçılar açısından işleri zorlaştırdığı görülüyor. Kurun baskılanması her ne kadar enflasyonu bir miktar kontrol altına alıp yatırımların devam etmesini sağlıyor olsa da aynı zamanda döviz ihtiyacını yükselterek kırılganlığı artırıyor. İkinci olasılık ise döviz kurunun baskılanması enflasyonu yavaşlatıcı bir etki sağlasa da ihracatçılar açısından işleri zorlaştırdığı için bir noktada kurun yukarı gitmesine izin vermek olacaktır. Bu ise yeni bir kur şoku ve ardından yeniden hızlanan enflasyon olarak yansıyacaktır.








